Elif, solmuş krizantemleri pencerenin önüne yerleştirirken dışarıda yağmur ince bir tül gibi süzülüyordu. Hava ağırdı, sanki bastıran bulutlar sadece gökyüzünü değil, Elif’in ruhunu da kaplıyordu. Bu evde yalnız geçirdiği yıllar içinde, her şey gibi kendi duygularını da bastırmış, derinlere itmişti. Ama son zamanlarda, o derinlerden bir gölge,her gece odasına sızıyor, ona kendini hatırlatıyordu.
O gece, yine o tuhaf rüyayla uyandı. Gözlerini karanlıkta açtığında, odanın köşesindeki gölgeyi fark etti. İlk başta hayal olduğunu düşünmüştü, fakat her geçen gün bu gölge daha gerçek, daha yakıcı bir hal almıştı. Şimdi ise daha yakındı, sanki her gece biraz daha ona sokuluyordu.
Gölge, bu defa belirsiz bir karanlık değildi. Unutmaya çalıştığı güçlü ve çekici bir silüet, Elif’in yalnız odasına sızıyordu. Adamın yüzü loş ışıkta netleştiğinde, Elif’in içinde bir titreme hissetti.
Elif, yerinden doğruldu ve adama doğru bir adım attı. “Sen… nasıl?” diye fısıldadı, sesi boğuk ve tedirgindi. Tedirğinliği sadece korkudan kaynaklanmıyordu. İçinde kaynayan başka bir duygu vardı, uzun zamandır görmezden gelmeye çalıştığı bir arzu.
Adam bir adım daha yaklaştı, gözleri Elif’in gözlerine kilitlenmişti. “Ben seninleyim hep,” dedi, sesi derin ve yankılıydı. “unutmaya çalışsan da seninleyim.”
Bu sözler Elif’in içine bir dalga gibi yayıldı. Onun içindeki arzuları, duygularını, bir zamanlar derinlere gömdüğü her şeyi açığa çıkarıyordu. O an, Elif’in vücudunu bir sıcaklık kapladı, gölge, ona yaklaştıkça Elif’in nefesi hızlandı. Adam yavaşça Elif’e dokundu, parmak uçları onun tenine hafifçe değdiğinde…Kaçması gerektiğini biliyordu, ama kaçamadı.
Gölge adeta onu içine çekiyordu. “Beni besleyen sensin,” dedi adam, Elif’in kulağına fısıldayarak. “Her kaçtığında, beni daha da güçlendirdin.”
Gölge yavaşça geri çekildiğinde, Elif’in içi boşalmış gibiydi. Bir parçası, onun tekrar gelmesini bekliyordu. Ama biliyordu ki, bu gölge, her gece geri dönecekti.
Sabah ışıkları odaya dolduğunda, Elif bir an pencereden dışarı baktı. Gölge kaybolmuştu, ama onun bıraktığı izler hâlâ kalbindeydi. O gölgeyle tekrar karşılaşacağından emindi. Çünkü gölgeler, asla tamamen kaybolmazdı; sadece beklerdi, derinlerde bir yerde.
Not : Selçuk Baran’a saygılarla

Yorum bırakın