Sallan Yuvarlan

Sahi neydi o sallanan beşik gibi, yirmi altı yıllık mazisiyle film şeridi gibi geçip gitti. Değişen çehremizin yanında değişmeyen hatlar var köklerimizde çok derinlerde. Ne çok felaket yaşamışız kah birlikte, kah ayrı yerlerde. Söylemlerde belki de suç dilimizde. Türlü senaryolar, bilgi katmanlarıyla varsayımlar, çıkarımlar, komplo teorileri absürt bir hikaye gibi.

Titreyen ayaklarım, çocukluğumdaki boğazın motorlarından inmişim. Nisan bugün hem de bayram Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ya, çocuk olasım var. Zaman ah zaman hiç mi uslanmaz şu an. Durmadan bir devinim, bir değişim hızına yetişemediğim. Zihnim hafızayı beşer nisyan ile maluldür, tarih ise tekerrürden ibarettir zembereğinde. Yürüdüm şehrin yollarında da kalmamış kimse bu kez evinde. Doluşmuşlar teneke kutularına, egzoz salarak, korna çalarak çıkmışlar sokaklara. Ev hayvanları kafeslerinde, yaşlılar tekerlekli sandalyelerinde, gençler korkulu gözlerle tam bir curcuna.

Köstebek olasım geldi, metroya daldım. Asansörler iptal, yürüyen merdivenle süzüldüm. Hayal boyutu kompartımanlar, tıkılıp kalırsak heceleyeceğimiz kurallar da var. Süslenmiş bayraklarla hece hece bilmemece. Ey insanoğlu diyor sanki Richter ölçeği, Sallan yuvarlan, egemenliğin nereye kadar?

Nurten Demircioğlu

Yorum bırakın