Bir Zamanlar Galleria
Galleria’nın yıkılacağına dair haberi okuyunca, yalnızca bir binanın değil, belleğimizde saklı bir dönemin de yıkıldığını hissettim. Çünkü bazı mekanlar vardır; sadece beton ve camdan yapılmazlar, bir çağın heyecanını, alışkanlıklarını, hayallerini de içinde taşırlar.

1980’lerin sonunda İstanbul’da alışveriş merkezi kavramı henüz çok yeniydi. Galleria ise bize adeta “dışarıdaki dünya”dan bir kesit sunuyordu. İçinde yürüdüğünüzde, yalnızca mağazalara bakmaz, aslında başka bir hayatın ihtimallerini de seyredersiniz. O ışıklı vitrinlerde sadece kıyafetler, aksesuarlar değil, biraz da gelecek parıldıyordu.

Çocuklar için Fame City, bizim için Printemps vardı. O zamanlar hayranlıkla aldığımız seramik kavanozlar, incecik fincanlar… Bugün sıradan görünen bu eşyaların hâlâ mutfakta yer alması, aslında anıların gündelik hayata nasıl sızdığını gösteriyor. Bir eşya, bazen en iyi hatırlatıcıdır; geçmişin kokusunu, sesini, gülüşlerini bugüne taşır.
Elbette alışverişin ötesinde ritüelleri vardı Galleria’nın. Buz pateni pistinde düşe kalka kayan çocukların sevinci, oyuncak mağazasının önünde yaşanan küçük krizler, yemek katında apar topar yenilen sandviçler… Hepsi, bugünden bakınca insana tatlı bir telaş gibi geliyor. Oysa o zamanlar hayatın tam da kendisiydi.

Sonra zaman aktı. Yeni alışveriş merkezleri açıldı, trafik ağırlaştı, koşullar değişti. Biz de başka yerlere yöneldik. Ama Galleria çoktan hafızamızda yerini almıştı.
Şimdi yıkım haberini okuyunca düşünüyorum: Belki de Galleria’nın gerçek değeri, bir alışveriş merkezi olmasında değil, hayatımızın belli bir dönemini bir araya getiren ortak bir hatıra mekanı olmasında gizliydi. Çocukluğumuzun, gençliğimizin, kaygılarımızın, sevinçlerimizin saklandığı görünmez bir arşivdi.
Bugün geriye yalnızca anılar kalıyor. Ama belki de asıl kalması gereken de buydu. Çünkü binalar yıkılır, mağazalar kapanır, vitrinler söner… Ama orada yaşanan duygular, belleğimizin en ışıltılı vitrininde hep varlığını sürdürür.
✦
Aydanur Atamdede
19.08.2025

Yorum bırakın