Ataköy’ün dalgalarıyla birlikte yükselen Galleria, yalnızca bir alışveriş merkezi değildi; yeni bir hayat tarzının vitriniydi. Türkiye’nin ilk AVM’si… Cam tavanlarından süzülen ışık, o yıllarda bize başka bir geleceğin mümkün olduğunu fısıldıyordu.
Benim içinse Galleria’nın hikâyesi çok daha kişisel. İnşaatı sırasında barakalarda çalıştık, tozun ve umudun iç içe geçtiği günlerdi. 1988’de açıldığında, üst katında biz vardık. Çocuklar Fun City’de kahkahalar savururken, büyükler Printemps’ın vitrinlerine takılıyordu. Yemek katı, yorgun ama keyifli sohbetlerin adresiydi.
1995’te Carousel açılana dek Galleria, ışığını en parlak şekilde saçtı. Sonrasında bile bizler için hem tatlı hem de buruk anıların biriktiği özel bir yer olmayı sürdürdü.
Ben inanıyorum ki her şeyin bir ömrü var: dostlukların, evlerin, şehirlerin… Ve elbette alışveriş merkezlerinin de. Gün gelecek, Galleria sadece tarih kitaplarında bir dipnot olacak. Ama bizlerin hafızasında, ilk günkü ışıltısıyla, cam kubbesinde yankılanan seslerle, hiç eskimeyecek.
Sema Gökte

Yorum bırakın