Han Kang — Beyaz Kitap, epik bir masal

Vejetaryen’i okuduktan sonra 2018 Booker kısa liste finalisti olan bu kitap gözüme çarptı. Hep yaptığım gibi, arka kapağı çevirdim, kesik kesik şiirsel cümlelerle kitaptan alıntılar beni büyüledi., “beyazı prizmadan geçiriyor, okuru rengarenk cümlelerle sınıyordu”. 

Beyaz Kitap ince, kırılgan, meditatif bir yas ve iyileşme metni. Zarif, düşündürücü, etkileyici.
Eleştirmenlerin büyük kısmı, Han Kang’ın dilinin sadeliğiyle büyük bir duygusal yoğunluk yaratabildiğini düşünüyor. Fazla soyut ve zorlayıcı bulanlar da var.

Yazar aklında gezinen geçmişe ve bugüne ait tüm beyazları alt alta sıralıyor, onların hepsi için ayrı ayrı öyküler yazıyor. Bazısı bir sayfa, bazısı birkaç satır. Araya bir iki şiir serpiştiriyor. Yoğun, duyarlı, sözün özü. Bu form önceden tasarlanmış olmasa da en doğru tarzın bu olduğunu düşünüyor Kang. O kısacık satırlara bir dünya, bir yaşam sığdırıyor. Belirsiz, yumuşak, soğuk, anılarla dolu satırlar. Uzun süredir beklenen bir kitap olmasına şaşmamak lazım.

“Henüz yaşamadığım bir zamanda, henüz yazmadığım kitaplara doğru pervasızca yürüyorum.”

Kundak, zıbın, tuz, kar, beyaz kuşlar, beyaz gülümseme, beyaz kâğıt, beyaz kelebek, sis, nefes …

Kang, çevirmeninin davetiyle gittiği Varşova’da dört ay kalır. Human Acts kitabının (Çocuk Geliyor) 5. Bölümündeki insan şiddetini ve dayanıklılığı farklı bir şekilde yazmak ister ve bunu yapabilmek için Seul’den uzak olmaya ihtiyacı vardır.

Hitler’in yerle bir ettiği bu yabancı şehirde, Varşova’da, anılarını yoğun olarak hatırlar. Ablasının kısacık yaşamını bu şehre benzetir ve onun ruhunun bu şehirde yaşadığını imgeler. Kitap ablasına bir mektup gibidir. Bazı eleştirmenlere göre, Kitabın Polonya’da yazılmış olması metne bir “soğuk şehir” ve “sessiz travma” atmosferi kattar. Bu atmosfer kitabın duygusunu derinleştirir.

Doğumdan iki saat sonra kaybettiği ablası yaşasa, belki kendisi de dünyaya gelmeyecekti. Annesinin sesi hep kulaklarındadır. “Ölme, ölme yavrum”. Yazar Human Acts (Çocuk Geliyor) kitabındaki bu cümleyi leitmotif olarak Beyaz Kitap’ta da kullanır. Ulaşabileceği bir telefon bile olmayan o uzak yerde çocuğunu tek başına doğurmak zorunda kalan 24 yaşında bir kadın, doğuma yetişemeyen, karlı bir günde bebeğini beyaz zıbına sarıp gömen baba.

Artık ben sana beyaz şeyleri vereceğim

Kirletilse de beyaz şeyleri.

Yalnızca beyaz şeyleri uzatacağım sana.

Artık daha fazla kendime sormayacağım.

Bu hayatı sana uzatsam olur mu, bilmem.

Kitap 65 kısa parçadan ve üç ana bölümden oluşuyor: birbirine gevşekçe bağlı denemeler, anılar ve imgeler şiirsel bir tonla, beyazın minimalizmiyle sunuluyor. Böylece okuma ritmi de kişiselleşiyor.

Kitabı çok sevenler kadar, onun “fazla soyut, fazla fragmanlı” olduğunu belirtenler de var.
Klasik bir hikâye bekleyenler için metin dağınık bulunabiliyor.

1. Bölüm “Ben” 2. Bölüm “O Kadın” 3. Bölüm “Tüm beyazlar”  

Beyaz Kitap’ı yazarken insan onurunu, her insanda zarar verilemeyecek, yok edilemeyecek bir şey olduğunu, bunun da ancak beyazla simgelenebileceğini düşünüyor. O zaman beyazı yazmalı.

Beyaz hem kişisel hem evrensel bir hafıza alanı yaratıyor.
Yapının sadeliği, sembollerin güçlü çağrışımlar yaratmasına izin veriyor.

Temalar: üzüntü ve kayıp, anılar ve düşler, saflık ve kırılganlık, yaşam ve ölüm, iyileşme ve kabul etme.

“hüzünlü olduğu kadar arındırıcı”

İlk bölümde Varşova’da, kaldığı evde, sokaklarda ablasının ruhu dolaşmaktadır. Yazar ikinci bölümde kız kardeşini yaşama döndürüyor ve her iki karakter iç içe geçmeye başlıyor. Sanki kendi yaşamını yer yüzünü tanıyamayan ablasına verir gibi.

Mevsim kıştır, bembeyazdır, sazlıklar buzlanmıştır, beyaz kuşlar uçar. Bir beyaz kuş başına konup kanatlarıyla “o kadının” yüzünü kucaklayıp gider, bir sanat galerisindeki tuz tepesine ziyaretçiler çıplak ayaklarını yaslayıp dinlenir. Evlilik töreninde ölülerin adına bağışlanan ve yakılan pamuklu giysiler, beyaz kelebekler, yaşamın hüzünlü ve her şeye rağmen güzel anlarından derlenmiş bir demet…

“Kışlıklarını dolaplardan çıkarıp giyen erkeklerin ve kadınların gölgesinde, bir şeylere katlanmayı öğrenmeye katlanan insanlara özgü dilsiz önseziler vardır.”

Kitabın sonunda yazar karlar içindeki Seul’e döner. Kitabını da orada bitirir. Ablasının varlığında yaşamaya devam edemez. Ablası yaşayacaksa kendisi ölmüş olmalıdır. Yaşamayı seçer, ablasının son nefesi artık onda devam edecektir.

Kang, yazılarında Kore geleneklerine yer vermeyi fazla düşünmez. Evrensel olmayı seçer. Okurların ne istediği değil, yazılarıyla kendisi arasındaki bağ birinci plandadır. Yine de kitapta ufak politik dokundurmalardan ve geleneklerden izler vardır. Bombalanan şehirde ölüler için yakılan mumlar, son bölümde evlilik töreninde hayattakilere verilen ipek giysiler, ölülerin pamuklu hediye giysileri ve bunların yakılması, beyaz pirinç ayları anlatılır.

Zamana dair duyuların keskinleştiği anlar vardır.
Böyle keskin zamanın kenarında, her saniye yenilenen şeffaf bir uçurumun ucunda ilerlemeye devam ederiz.
Cesur olduğumuzdan değil, başka bir çıkar yolu olmadığından.

Beyaz Kitap şiirsel, sessiz, derin bir deneyimdir.

Çevrildiği diller:

Korece, İngilizce (UK, US)HollandacaJaponcaTaiwanca,     Çekce, FransızcaPortekizce, Arapça, Romenceİsveççe,  İspanyolcaKatalanca,                                              NorveççeAlmanca, Danca, TürkçeFince, Lehçe, ÇinceBrezilya Portekizcesi

Han Kang efsanesi

Han Kang, 1970 doğumlu Güney Koreli yazar. Yaşamı Kore’nin ruhuyla ve ödüllerle dolu.

Kore edebiyatı okudu ve beş şiirle edebiyat dünyasına katıldı (Seul’de Kış, 1993) 1994’de ilk romanı “Kırmızı Çapa” ödül aldı. Sonra ilk öykü kitabı geldi.

Roman, kısa öykü, şiir, deneme, çocuk kitabı gibi çok değişik alanlarda eser verdi.

2024 Nobel Edebiyat Ödülü Han Kang’a layık görüldü.
               Kang, Nobel Kazanan İlk Asyalı Kadın Yazar.
2016 Uluslararası Booker Ödüllü Vejetaryen

2017 Malaparte ödülü İtalya Çocuk Geliyor
2018 Dublin Edebiyat Ödülü Finalisti Çocuk Geliyor
2018 Uluslararası Booker Finalisti Beyaz Kitap

2019 San Clemete ödülü İspanya Vejetaryen
2023 Prix Médicis Kazananı Veda Etmiyorum
2025 Sevgilinin Soğuk Elleri, Yunanca Dersleri

Ve Niceleri…

2019’da Norveçte gelecek kütüphanesi projesi için seçilen beşinci yazar oldu:

 “Dear Son, My Beloved,” Oslo’daki Deichman kütüphanesinde 2114 yılında yayınlanmak üzere bekletilecek. (Sevgili Oğlum) The Guardian, 2019

 “Dua, belirsizliğe rağmen attığımız ilk adımsa eğer, şu anda bu projenin yüzyıl uzunluğunda bir şey olduğunu hissediyorum”


“Han Kang’ın metinlerinin odağında makro ve mikro iktidarların özellikle kadınlar ve böylece tüm toplum üzerinde kurduğu baskı ve zulüm zulüm var.
Bir yandan Kore tarihiyle yüzleşirken öte yandan şiirsel, akıl ve duygu yüklü̈, temiz ve keskin bir dille dünya okurlarına evrensel bir çağrı yapıyor.
Adeta kış uykusundan uyanır gibi…”
”Şafak vaktinde görülen bir rüya, yabancı birinin söyleyiverdiği bir çift söz, çok da dikkat etmeden okunan bir gazete yazısı, aniden akla düşen eski bir hatıranın bir ânı…
Tüm bunların kutsal bir ilham gibi hissettirdiği zamanlar vardır. İşte böyle anlar, roman yazarken en sevdiğim anlardır.
Her zamanki gibi sıradan bir günde, tamamen yeni bir hisle karşımıza çıkan sayısız soru, ufak ve yoğun aydınlanma anları, derinde bir yerlerimize saplanan duyguların içinde bir tür özgürlük…
İşte bunları hissederim.” (Sevgilinin soğuk elleri)

Kaynakçe:

https://han-kang.net/Biography

https://markcloostermans.blogspot.com/2017/11/interview-han-kang-white-book.html

Füsun Uzunoğlu

Not : Kitapla ilgili akademi tv’de söylesi

Yorum bırakın