Dışarıda bardaktan boşanırcasına yağan yağmur vardı. Otobüsteki iki genç kız oturdukları koltuklarda güvendeydiler. Süzülen yağmur sularının yol yol aktığı camın buğusunu elleriyle silip gelip geçenlere bakıyorlardı. Caddede hızla yürüyen, koşan insanların arasında araçların sıçrattıkları çamurlu suyla ıslanan kırklı yaşlarında iki kadın dikkatlerini çekti. Başlarına ve botlarının üzerine geçirdikleri naylonlarla yağmurdan sakınmaya çalışırlarken, bir yandan da konuşuyorlardı. Kızgın yüz ifadeleriyle sağanak yağmurun altında yürümeye devam ederken acıklı bir haldeydiler. Otobüsteki genç kızlardan biri kadınları işaret ederek “biz de böyle olur muyuz, böyle korkunç bir hâle gelir miyiz?” diye yanındakine sordu. Dehşet içinde “olmaz öyle şey” dediler aynı anda. “Şimdi kendimize bir söz verelim. Önümüzdeki yıl yirmi yaşına gireceğiz. Bugün 23 Şubat, eğer önümüzdeki yıl 23 Şubat’ta da hayatımızda önemli değişiklikler yapamamışsak intihar edeceğiz söz mü?”
Yirmi yaşında olmak bir dönüm noktasıydı onlar için. Bir yıl da çok uzun bir zamandı. Geçecek bir yılın sonunda hala aynı kalırlarsa, hayatlarında önemli bir fark yaratamazlarsa ileride hiç fark yaratamazlardı bunu hissediyorlardı. Kırklı yaşlarına geldiklerinde bu kadınlar gibi olmaktansa, ölmeye karar vermek içlerini rahatlatmıştı.
Ertesi yıl, “Ayşe tatile çıktı” barış harekatının yaşamlarını gölgeleyen alaca karanlığındaki endişeler yüzünden bu sözlerini unutmuşlardı.
Sonraki yıllarda ikisi de aşık oldukları gençlerle evlendiler. Kendilerini anne olmak gibi yaşam boyu sürecek bambaşka bir yolculukta buldular.
Gene yağmurlu bir günde çocuklar uykudayken onlar da çaylarını yudumlayıp sohbet ediyorlardı. Çalışma hayatının artan yoğunluğu, yanı sıra evdeki sorumluluklar, hayatlarını epeyce hızlandırıp sınırlandırmıştı. Eskisi kadar sık yan yana gelip konuşamıyorlardı. Yıllar önce 23 Şubat için birbirlerine verdikleri sözler akıllarına geldiğinde durup gülümsediler. Kulakları içerideki odadan gelen çocukların düzenli soluk alıp vermelerindeydi. Sırılsıklam ıslanan iki “yaşlı” kadını otobüs camından seyrederken söylediklerini hatırladılar. Hayatlarındaki önemli değişikliğin, annelerinin; belki de yağmurda gördükleri o kadınların yaşamındaki olağan değişiklikten farklı olmadığını konuştular, hüzünlendiler.
Acaba hayat, bizi sarmalayan görünmez bağlarını daima hissedip, anlamlandırma serüvenini soluk alıp verdikçe sürdürdüğümüz yaşam yolculuğundaki keşiflerimizden ibaret olabilir miydi?
Işık Demirtaş

Yorum bırakın