Kategori: ÖYKÜ
-

DEDEM EVDE YOK
Dedemin kulakları iyi duymazdı; onun için anahtarı alt odanın penceresindeki kirişin aralığına bir yere iple bağlardık. İpi çektim, kördüğüm olmuştu; birden ip koptu ve anahtar fırlayıp bahçenin içinden geçen küçük dereye düştü. Şimdi eve nasıl girecektim? İrili ufaklı çakıllarla, taşlarla kaplı yoldan yürüyüp evin arkasındaki kümese gittim. Kümesin derme çatma…
-

Mukadderat
Dışarıda bardaktan boşanırcasına yağan yağmur vardı. Otobüsteki iki genç kız oturdukları koltuklarda güvendeydiler. Süzülen yağmur sularının yol yol aktığı camın buğusunu elleriyle silip gelip geçenlere bakıyorlardı. Caddede hızla yürüyen, koşan insanların arasında araçların sıçrattıkları çamurlu suyla ıslanan kırklı yaşlarında iki kadın dikkatlerini çekti. Başlarına ve botlarının üzerine geçirdikleri naylonlarla yağmurdan…
-

YUFKA İLE REÇEL ARASINDA
Arkamdan bir ses geldi:— Kız, bu ne donla dolaşıyon! Arkamı döndüm; Arapgir’in dar, taş döşeli sokağında, ayağında pembe çiçekli şalvarı, başında beyaz tülbentiyle gülümseyen bir kadınla göz göze geldim. Gözleri pırıl pırıldı. Bizim elimizdeki fotoğraf makinelerine bakıp sordu:— Ne çekiyonuz bakayım?Sonra benim beyaz şortuma baktı, gülerek ekledi:— Benim şalvarımı da…
-

TARÇIN KOKAN SABAHLAR
Fabrikaya gelen işçiler, mesaiye başlamadan önce sahlep satan adamın önünde sıraya giriyorlardı. Ali Efendi’nin sahlebi yıllardır hiç değişmeyen sıcaklıkla onları karşılar, tebessümle işlerinin başına yolculardı. Hele beyazlığın üzerine serpilen tarçın güne ayrı bir enerji katardı. Gebze girişindeki fabrikanın kapısı, işçileri ve soğuk sabahları o bildik, güzel kokuyla karşılardı. Ferdi beyazlığın…
-

neverland
Abim gözlerimin kapandığını söyledi, ablam yatırmak için beni kucakladı. Çırpındım, belki ağlarken onlara vurmuşumdur. Evdekiler istediklerini desinler, ben karnının nefes alır gibi inip kalktığını gördüm. Pencerenin önünde gözümü kırpmadan hep seni izleyeceğim. Oturduğum divandan sen gelene kadar kalkmayacağım. Gece oldu, gündüz oldu, günler bitti, düştüğün yerde canın da mı sıkılmıyor?…
-

Öğle Açıklığı
ALLI TURNAM Allı turnam, bizim ele varırsan / Şeker söyle, kaymak söyle, bal söyle Radyonun sesini biraz daha açtı. Rock müzik dışında hiçbir şey dinlemezken, memleket özlemi onu türkü sever hale getirmişti. Şimdi olsaydı masasında bal-kaymak ama en önemlisi şöyle demini almış bir çay ve kahvaltı sohbeti… Hafta içi bir…
-

YORGANIN KISMETİ
Serin bir yaz akşamıydı. Çardakta toplanmışlardı; kenarda yün dolu bir çuval, ortada düzgünce katlanmış patiska ve yere serilmiş büyükçe bir muşamba vardı. Ihlamur kokusu yün kokusuna karışmıştı. Hatça Kadın, elinde getirdiği çekici kızı Elif’e uzattı:“Ihlamur ağacına çiviyi çakıver!” dedi. Elif homurdanarak çekici alıp çiviyi çakmaya başladı. Birkaç defa çiviyi yamultsa…
-

Boş Şezlong
Bu sene, Bodrum’da güneş yine o eski parıltısıyla vuruyordu denize. Her şey aynı görünüyordu: aynı şezlonglar, aynı menüler, aynı müzikler. Ama herkes biliyordu — bir eksiklik vardı. “Allah kahretsin, herkes mi Yunan adalarında…” diye söylendi Erol Bey, Twitter’da resimlere bakarken. Klimanın altında oturuyordu, her zamanki gibi. Güneşe çıkmamıştı yıllardır —…
-

Yalnızlık
Füsun Uzunoğlu “Seni ne zaman bıraktım bilmiyorum. Anılar öylesine gelip geçiyor, ama biraz silik, biraz yorgun, anlamsız bir zamanı sarıp sarmalar gibi, saklar gibi. İki kişilik bir yalnızlıktı aslında. Yan yana sessizce otururken, bir film izlerken ya da kahve içerken bir eylemi paylaşıyorduk. İçerik peki? Duygularımız? Bu kadar farklı iki…
