Kategori: YAZARLAR
-

Hyunam-Dong Kitabevi: Sessizliğin İyileştirici Gücü
“Hayatımda ilk kez sessizlikten korkmuyorum. Çünkü burada, bu rafların arasında, kendi sesimi duymayı öğreniyorum.”— Hyunam-Dong Kitabevi, Hwang Bo-reum Güney Koreli yazar Hwang Bo-reum, mühendislikten edebiyata, algoritmalardan insana doğru bir yön değiştirerek kaleme aldığı ilk romanında bizleri Seul’ün sakin bir mahallesinde, isimsiz yalnızlıkların gölgesinde, kitap kokan bir dükkâna davet ediyor: Hyunam-Dong…
-

KAYBOLMAYA YÜZ TUTMUŞ ZANAAT-YORGANCILIK
Yorganlar… Sadece sıcak tutan bir örtü değil, aynı zamanda bir kültürün, bir ailenin ve bir dönemin sessiz tanıkları. Yüzyıllardır hem işlevsel hem de estetik bir obje olarak yaşamlarımızda yer bulanyorganlar, bugün ne yazık ki modern üretim anlayışının gölgesinde kaybolmaya yüz tutmuş durumda. Yorgancılık, geçmişten bugüne hem sosyal hem kültürel değerleri…
-

Duygularıma ne oldu?
Alnındaki beyazlıklar olmasa ona “kara köpek” diye seslenecektim. Ama o beyaz lekeler işi değiştiriyordu. Maltepe – Bostancı arası her koşuya çıkışımda onunla karşılaşıyordum. Boynunda tasmasıyla, yanından geçişimi izlerdi hep. Bakışlarında gördüğüm şey sevinçten farklıydı. Oysa sahibinin onu iyi besleyip, sık sık yürüyüşe çıkardığına emindim, gördüğüm kadarıyla. Ama göz bebekleri…
-

SANAT NEDİR?
🎲 Marcel Duchamp’la Düşünmek Bir pisuarla modern sanata kafa tutan adamın ardından… “Art is either plagiarism or revolution.” Sanat ya intihaldir ya da devrim — Marcel Duchamp 🔻 SANATIN ALTÜST EDİLDİĞİ YERDEN Sanat nedir?Bir fırça darbesi mi? Bir melodinin büyüsü mü? Yoksa tuvalin tam ortasında, bıyık takılmış bir Mona Lisa…
-

Gökyüzü
Gökyüzü mürekkep şişesiydi Yıldızlar parmak iziydi eski bir şairin Bulutların üstünde yürüyen atlar Zamanın yelelerini savurdu savrukça Kır çiçeklerinden yapılmış bir taç giydi gece Ay, sarhoş bir meddah gibi Hikayeyi başa sarıp sarıp anlattı uykusuzlara Bir düş ülkesi kuruldu oracıkta Çatıları yastıktan, sokakları uykudan Kapıları sadece rüya görenlere açık
-

Balat’ta Asılan Çamaşırlar: Bir Şehrin Sessiz Hikâyesi
Balat sokaklarında dolaşırken ilk göze çarpanlar genellikle yeni nesil kahveciler oluyor. Tasarım sandalyesi, yazı tahtasına yazılmış menüsü, kalabalık masaları… Ama dar sokaklara sapıp yukarıya doğru yürüdükçe, başka bir dünya başlıyor. Balkonlardan sarkan, pencere önlerinde salınan, sokak boyunca gerilmiş iplerde uçuşan çamaşırlar karşılıyor insanı. Zamanla bu çamaşırlar dikkatimi çekmeye başladı.…
-

Kendini arayan gölge
Jorge Luis Borges için bir deneme “Dilimin sınırları, dünyamın sınırlarıdır.”— Ludwig Wittgenstein Bir sabah Borges’in aynasında uyandım. Camda kendi yüzüm değil, başka bir benliğin solgun silueti vardı. Aynalar, Borges için yalnızca yansıtıcı değil; aynı zamanda çoğaltıcı, bölen ve şüphe üreten varlıklardır. Aynaya bakarken kim bakar, kim yansır? Hangisi “ben”?Hangisi “ben…
-

Örüklerim
Dün gece örüklerimi çözdüm birer birer. Dedemin sözü geldi aklıma “yılanın başını küçükken ezeceksin ” bilemedim. Sahi büyüdüm mü ben? Medusanin saçları gibiydi, her bir örüğe girmiş tısliyorlar. İlk senden başladım, Ganime teyze, sahi kadın mıydın sen? Sorgulamadan, yargılamadan ne çok sinmişsin sinsice. İki tırnağımın arasından kayarken bit gibi ezemedim…
-

Muhteşem Hikayeler: Geçmişten Günümüze Deneyimler
SUYA DÜŞEN HAYALLER Erhan Çıpa Hikâyelerimizde kısaca ‘Muhteşem’ dediğimiz, güzel huylu, baby face yüzlü kardeşimiz, Fako ilaçları bünyesinde ‘sittin sene’ diyebileceğimiz kadar yıl kart basıyor, fabrikanın en güzel ve en uzun boylu kızıyla evlenerek, iki güzide sporcu yetişmesine ön ayak oluyor, filan. Ardıç Ağabey’in kayınbiraderi, -yengemizin öz be öz ağabeyi- bu kısımdagörev…
