Temmuz’da Kalamış Parkı’nda Ritmik Bir AkşamTemmuz sıcağında İstanbul terk edilirdi, son senelerde daha da kalabalık oluyor. Farklı nedenleri olsa da en önemlileri; tatile gitmenin ekonomik boyutu yanında, ülkemize gün geçtikçe artan turist, göçmen, öğrenci, değişim programları vesaire ile gelenler sayılabilir. Neticede artık hep kalabalık ve şikâyet etmenin yararı yok. Şehirde olup biten, bazen fark ettiğimiz bazen de görmeden gelip geçen nice festival, konser, sinema, tiyatro etkinlikleri vesaire bir hoşluk, güzellik yaratıyor. Sanatın iyileştirme, iyi gelme etkisini sunuyor.
Cumartesi gününün yoğun sıcağından sonra hem yürüyüş hem de biraz ferahlamak amaçlı, Kalamış Parkı şehrin tam da böyle bir sürpriziyle karşılaştırdı. Parka adım atar atmaz o akşam bir etkinlik olacağı kalabalıktan, insan profili ise etkinliğin içeriği hakkında bir fikir veriyordu.
Gelenler çoğunlukla orta yaş altı, motosiklet, bisiklet, scooter ile ulaşmış. Giyim kuşam tamamen salaş, rahat; saçlar da kıyafetler gibi rengârenk. Bazıları büyük gruplar hâlinde yerlerde oturuyor, bazıları yine kendi rejisör sandalyeleri ile, çoğunluk kendi getirdikleri yiyecek ve içeceklerle pek keyifli oturuyordu. Son senelerde parka özellikle pizza getirtmek moda. Motosikletli kurye ile alıcının uygulama üzerinden buluşması artık şaşırtıcı değil. Aralarda çocuk cıvıltıları salıncak, tahterevalliden geliyor. Teneke kutu toplayıcısı için zaman durmuş, kaç senedir aynı, yaşsız bir adam gibi. Üstü başı berbat, saç baş karmakarışık… O da böyle bir geçim yolu bulmuş.

Biraz ilerledikçe değişik ezgiler duymaya başladık. İlanlar billboardlara asılmış ama ilgi alanımız dışında diye daha önceden görmemiştik. Fakat ezgiler, ne olursa olsun güzelse sarıp sarmalıyor ve herkesi bir şekilde içine alıyor. Kocaman afişlerde SOUND OF EUROPE (Avrupa’nın Sesi) festivali yazıyor. Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden gelen genç yetenekleri bir araya getiriyor ve seyirci ile buluşturuyor. Festivalin 4.’sü düzenlenmiş. Kadıköy, Çankaya, İzmir Belediyeleri destekliyor. Avrupa Birliği’nin Yaratıcı Avrupa programı kapsamında destekleniyormuş.
EUNIC (Avrupa Birliği Ulusal Kültür Enstitüleri) İstanbul ve Ankara kümeleri güzel bir etkinliğe ev sahipliği yapmış.
Etkinliğin o andaki grubu, söz kullanmadan sadece taka tika tika tumba gibi bir nakaratı sürekli tekrarlayıp adeta büyüledi herkesi. Dilimde bu anlamsız sözlerle, güzel bir ezgiyle ben de tekrarlaya tekrarlaya Kurbağalıdere boyunca ilerlerken, son günlerde her yürüyüşümde aynı bankta oturan, uzun karışık pis saçları, yün kıyafetli, üstü başı perişan, ayaklarındaki kalın botları, yün siyah çoraplı ayaklarının yanında tutup boşluğa birini bekler gibi sürekli oturması bende çok merak uyandırdı. Biraz daha gözlemleyip bu gizemli bey’e bir öykü yazarım belki.
Yürüyüşün son turunda parkın içinden geçerken, kulaklarımda hâlâ taka tika tika tumba sözleriyle ritmik müzik devam ederken, yeni bir grup dikkatimizi çekiyor. İçlerinde Hintli bireylerin yanı sıra yaş, cins vs. ayrımı olmadan hepsi yerde bağdaş kurmuş; ellerinde görmeye alışık olmadığımız müzik aletleri ile bu sefer onların ritmik uuuu taaa pam, uuuu taaa pam gibi sözsüz ritmik bir şarkıya takıldık. İçlerinden biri kucağında bebeğini emziriyor, bebek o ezgide hem emiyor hem uyuyordu.
Bir baktım bu sefer bankta ben oturmuşum, dilimde uuuu taaa pam… Ne kadar rahatlatıcı bir şey; söz yok, tekrarla gitsin. “Olmadı” diyen yok. Kuralsız sanat bazen bir ucundan tutmak… Ne güzel, dinlendirici ve rahatlatıcı.
Tavsiye ederim: Rutin dışı bir şeyler bulun, yoksa sıcakta İstanbul basar.
BENDEN SÖYLEMESİ.
Serap Alsırt

fotoayda için bir cevap yazın Cevabı iptal et