Hoca’nım sahildeki benzinciye geldiğinde, tam karşıda Gelik Restoranı görünce… Yutkunuyorum.
“Kim bilir fiyat ne olmuştur?” diyorum içimden. Yüzeyde tebessüm var elbette… Tek bir küçük pilav –ambalajıyla birlikte– 260 lira edince, “tecavüzden zevk almalıyım” demiş olmalıyım.

“Sen kenarda pilavını ye, ben birkaç fotoğraf çekip geleceğim” dediğimde, Kent Bellek Projesi var zihnimde.
Şehrin ücretsiz tek otoparkı hâlâ çalışıyor, günlerden pazar olmasa ‘oto yıkama’ da.
Rastgele bir kapıdan girdiğimde ‘hayalet AVM’ gerçekliğiyle yüz yüze…
12 Eylül’ün yıldönümünde yazdığım bu yazı Özal’ın o günlerde gazetelere verdiği bir demecin gizli şifresi adeta…
O zaman var olan ve hatta okunan gazetelere “Sanayi sektörü gerileyecek, hizmet sektörü gelecek” dediğinde hepimizin hizmetçi olmasından korkmuştum.
Şimdi ve burada ‘hizmetli’ ve ‘tüketici’ arasındaki farkları mukayese ediyorum.
‘Hizmetlinin’ cebine para giriyor, ‘tüketici’ ay sonunu getiremiyor…
Bir ‘tık’ geri gidiyorum. Amerikan Rüyası’nın çabuk bittiğini o zaman anlıyoruz. Bayraktar, Galeria’yı kredi aldığı bankaya satan müteahhidin Bakırköy Çarşısı içinde yaptığı, o zaman ‘devrim niteliğinde’ ilan edilen, gazetecilere demeçte ‘işçi dostu’ denilen Vita Yağı fabrikasının yıkılmasıyla birlikte çarşı içi konumda, otomobille gelmeyi gerektirmeyen, yürüme mesafesinde Carousel AVM’yi –isimler hep güzel– inşa ediyor. Galeria da gerileme dönemine giriyor.
Konudan bağımsız olarak, Yeni Bosna Kavşağı inşasında yol masraflarına katkı yapıp Sağlık Ocağı arsasına yapılan Carrefoursa beş yılda iflas bayrağı çekmişti. Yerine “Otel Konforunda AVM” yapıldı.
Eleştirel okumalar başladı.
Toz pembe hayallerimizin pembesi gitti, tozu kaldı.
Erhan Çapa

Anlatma ve Yaşamak – Scribendi Infinitum – Sonsuz Yazı için bir cevap yazın Cevabı iptal et