
Lizbon sokaklarında başı boş dolaşıyorum. Ayaklarım beni okyanusa götürüyor. O uçsuz bucaksız sahili, sessizliği, dalgaların kıyıya katman katman gelişini ve geri çekilişini, kumdaki ayak izlerini, köpeklerini dolaştıran iki genci seyrediyorum uzun uzun.

Gökyüzü alevleniyor, kocaman kızıl bir top dalgaları, kumları, her şeyi kızıla boyuyor. Ufukta giderek alçalıyor, küçülüyor, incecik bir çizgi olana kadar. Doğanın bu durmaksızın değişen gösterisinde renkleri, ışıkları, gölgeleri izlerken orada öylece kalıyorum. O kadar büyülü, mükemmel, bulunmaz, geri gelmez bir gerçeklik ki bu, bir anını bile kaçırmamak için kımıldamadan, hiçbir şey düşünmeden öylece kalıyorum.

Sahile kıvrılarak inen merdivenlerin kenarındaki duvara yaslanmış bir kadın hareketsiz denize bakıyor. Köpekleriyle gelen gençler dalgalara doğru bir top fırlatıyorlar, köpek yüzerek topu yakalıyor, top ağzında geri geliyor. Köpekler dalgalarla, birbirleriyle oynuyor. Sahildeki gölgeler uzuyor, renkler kararıyor, oyun sürüyor. Bir genç sörf tahtasını koltuğunun altına almış, dalgalara yürüyor, biraz açılıp dalgalarla dansa başlıyor. Doğa bütün güzelliğini, renklerini, yaşamın tam da böyle olması gerektiğini fısıldayarak, cömertçe sunuyor. Tren yolunun ardındaki evlerde tek tek ışıklar yanmaya başlıyor, gökyüzü yavaşça önce eflatuna, mora, sonra başka renklere boyanmaya başlıyor. Birkaç kareyle daha zamanı durdurmak için deklanşöre basıyorum. Ama zaman durmuyor. Çaresiz dönüyorum.

Bugün bunları yazarken, iyi ki orada olmuşum, o havayı solumuşum, okyanusun dalgalarının kıvrılarak, şahlanarak, köpük köpük sahilde dolaşmasını kalbime kazımışım, iyi ki fotoğraflamışım diyorum. Günün birinde geri dönüp kendimi o zamanda bulmanın inanılmaz duygusunu yaşıyorum şimdi. Lizbon. Dünyanın tek okyanus kıyısı gibi. Güneş bir tek orada batarmış gibi. Geri dönüp o günbatımını yalnız orada seyretmeliymişim gibi. İçimde o denli yoğun duygular var ki, bu duygular şehirle, oradaki yaşanmışlıklarla, güzelliklerle birleştiğinde Lizbon oluyor. O anda orada olup o duyguları tekrar yaşayamayacak olmak, zamanın geçip gitmesi, buruk bir mutluluğa dönüşüyor şimdi. Güzel bir rüyadan tekrar tekrar uyanmak gibi.

Fotoğraflar ve Metin Füsun Uzunoğlu
Biray OKUMUŞ için bir cevap yazın Cevabı iptal et