Nebahat Alptekin
İsi, yağlı ve kömür karası bir gecedesin.
Nerede başladığını, nerede biteceğini bilmeden bastığın toprak yoldasın. Gökyüzü yıldızsız. Mehtap olsa çevreni biraz aydınlatır, el yordamıyla hayatını düzenlerdin.
Huzursuz gecelerden birinde, gündüzden kalan ter ve toz içindeki çocukların sesleri gelir kulağına.
Çok sesli bir koro gibi anılarına girer, canlanırlar:
Ortada kule var! Yandan geç!
Oyunda hangi ses kimin, seninki duyuldu mu? Unutmuşsun.
Toprak yola taş parçasıyla çizilmiş çemberin ortasında kırık kiremitlerden dizilmiş bir kule vardır. Rakip takım çocukları avaz avaz bağırır:
Ortada kule var! Yandan geç!
Topun kuleyi yıksa ne olur?
Oyunu kazanırsın.
Ama elinle yıktıklarınla kazanacakların arasında bağı hiçbir zaman kuramazsın.
Kurgulanmış başka bir oyunda gözlerine bağlanan mendil çıkarılsa oyun bozulur, ama senin dünyan aydınlanır.
Yıllar sonra o aydınlık yılları görebilir misin?
Ortadaki kuyunun içi simsiyah.
Suyu var mı, yok mu, oradan göremezsin.
Koyu karanlıkta yürüdükçe yaklaşan, yankılanan sesler tekrar eder:
Ortada kuyu var! Yandan geç!
Kule için mi uyarıyorlar seni, yoksa kuyuya düşmemen için mi?
O günlerde hangi ikaza uyman gerektiğini bilmeden yürürsün.
Tükendin. Kendi kendine, “Yine hizmet ederim kendime,” dersin kendi dilinde.
Küçüksün, anlayamazsın.
Kimse kuyuyu anlamaz, hak vermez.
Sonraki yıllarda sen de yaşayarak anlarsın.
Kuyunun kenarındaki taşlarda ve topraklarda yuva yapan ıslak böcekler yavaş yavaş kendilerini toplar, kayar gider. Bazısı yalnızca beden izini bırakır bu dünyada, bazısı güneşin vurduğu ışıkların içinde renkli yollar çizerek dağılır.
Onların dünyasında artık ne kuyu vardır ne ay, ne de yıldızlar.
Her şey geride kalmıştır.
Senin geldiğin dünya gibi.
Su yerine içi taşla, toprakla dolmuş, gözleri kör olmuş kuyuları bilir misin?
En çok onlar yakar canı.
Huzursuz gecenin sabahına vardığında, geriye dönüp baktığında, ortada dimdik ayaktayken yıkılan kuleleri, kuyuda kaybolanları, çemberin dışına çıkanları, yananları ve yakılanları görürsün.
Kulaklarında o sesler uğuldar:
Ortada kule var! Yandan geç!
Ortada kuyu var! Yandan geç!
Son ikazların hangisi doğru?
Hangisine uymalısın?
Artık karar vermelisin.
Yıllara karışmış çığlık çığlığa çocuk seslerinin izi kalmış hafızanda.
Yaşadığın bunca zamandan sonra hâlâ karar veremezsin; aklın karışır, şaşkınlık yaşarsın.
O şaşkınlık yansır cümlelerine.
Bazı geceler gidersin, bakarsın kuyunun suyuna.
Yıldızlar ne olduklarını anlamadan tepe taklak gökyüzünden yer altına düşmüşlerdir.
Hareler suyun içinde parıldar; kapatırsın kuyunun kapağını, onları hapsettiğini sanırsın çocuk aklınla.
O geceden sonra güçlü olacağın fikriyle kalır aklında:
Durmadan dünyayı suladığın için mi?
Yoksa zamanla gücünün tükendiğinden mi, kuyunun suyu çekilir, kaçar, saklanır derinlere?
Ve sen, hâlâ hangi sese inanacağını bilemezsin:
Kuleye mi, kuyuya mı?
Her ikisi de senin içindedir artık.
7.5.2023

Yorum bırakın