Kumaşı eksik biçilmiş bir hayatın kenarında duruyorum
bir yerim bol geliyor zamana
bir yerim dar.
Her sabah aynaya değil
yüzümdeki dikiş hatalarına uyanıyorum
Makasın sesiyle açılıyor gün
keskin, soğuk, hatırlatıcı
Parmaklarımda biriken suskunluk
ipliğe ağır geliyor
her iğne batışında
çocukluğumdan bir parça kanıyor da kanıyor
Söküklerimi gizlemiyorum
rüzgâr oralardan girip
beni hatırlatıyor bana
Biliyorum, en sağlam dikiş
içeriden geçen dikişti
kendime atmadığım her ilmik
bir gün mutlaka çözülürdü
Zaman masama yayılmış dev bir kumaş
izler, kırışıklar, kesikler
Dokunduğum her yerde
tozlanmış anı kalkıyor havaya
Üzerime prova edilen günleri
teker teker söküyorum
kendi bedenime en çok
iç sesimin biçtiği ceket yakışıyor
Umudun rengi solsa da
astarını hep içimde saklarım
yırtıldıkça yeniden dikerim
diktikçe yeniden inanırım
Ve sonunda anlarım
İnsan,
kendi kumaşına ustalaştıkça
dünyaya daha doğru oturduğunu
Öğrendim
hâlâ kendimi biçen
karanlıklarını ilikleyen
her günü yeniden dikerek
kendine uyan bir varlık çıkaran
içli terziyim

Yorum bırakın