Edebiyat dünyasında , yazarların yazma süreçlerini anlatan bir çok kitap var. Bu tür kitaplar ne kadar yaygın görünse de, yazarlar nadiren perdeyi aralayıp bir romanın, bir sahnenin, hatta tek bir cümlenin evrimindeki düşünce simyasını açığa çıkarır. Taslaktan son haline giden yolculuk nasıldır? Doğrusal mıdır yoksa dolambaçlı bir değişim midir? Yazarlar kararlarını ne tür bir kalite ölçütüne göre verir? Gerçekten de bir sözcüğü diğerinin ardına ekleyerek günbegün çalışmanın (Anne Lamott’un bir kuş, bir kuş daha ilerlemek/ ‘taking it bird by bird , ‘ dediği şey) sonucu mudur?
Elbette ki, atölyenin sansürsüz görüntüsü için verimli, güvenilir ve son derece yetenekli Lydia Davis’e güvenebiliriz. “Çok Kısa Bir Öykü Üzerine Yorum (‘Kuşatılmış Bir Evde’)” başlıklı denemesinde Davis, 1973’te yirmi altı yaşında, Fransa’da yaşadığı dönemde duyularından ve hafızasından yararlanarak “öykü gibi bir şey yazmaya” çalıştığı bir zamandan bahseder. Davis birkaç saat boyunca defterine, “aklına gelen her şeyi” detaylıca yazar.

Virginia Woolf’un Bayan Dalloway (1925) oluşurken defterlere yazdıkları, yazarın yenilikçi ‘bilinç akışı’ yazımını gösterir. Onun gibi bu özel, çok ama çok kısa öykü – Davis’in en azından Gözden Geçirilmiş Hayat tarafından da çok sevilen bir tarzı – yazarın o anki durumundan ve defter notlarından doğdu. “Çok Kısa Bir Öykü Üzerine Yorum (‘Kuşatılmış Bir Evde’)” başlığı, içeriği hakkında bize önceden bilgi verir.
Yani, bu:
İlk versiyon: [KUŞATILMIŞ BİR EVDE]
Kuşatılmış bir evde bir adam ve bir kadın, iki köpek ve iki kediyle yaşıyordu. Orada fareler de vardı, ama onlar kabul edilmiyordu. [Mutfağın içinde sinmiş bir halde] oturdukları yerden adam ve kadın küçük patlamalar duydu. “Rüzgar,” dedi kadın. “Avcılar,” dedi adam. “Duman,” dedi kadın. “Ordu,” dedi adam. Kadın eve gitmek istiyordu, ama zaten evdeydi, orada, taşranın ortasında, kuşatılmış bir evde, başka birine ait bir evde.
… nasıl şuna dönüştü?
Son versiyon: KUŞATILMIŞ BİR EVDE
Kuşatılmış bir evde bir adam ve bir kadın yaşıyordu. Mutfağın içinde sinmiş oturdukları yerden adam ve kadın küçük patlamalar duydu. “Rüzgar,” dedi kadın. “Avcılar,” dedi adam. “Yağmur,” dedi kadın. “Ordu,” dedi adam. Kadın eve gitmek istiyordu, ama zaten evdeydi, orada, taşranın ortasında, kuşatılmış bir evde.
Davis bizi yazım süreci ve hayal gücünü besleyen gerçeklik parçaları etrafında gezdirir.
Aslında, evin çevresindeki kırsalda avcılar ve askeri birlikler vardı. “Kuşatılmış Bir Evde” doğrudan benim durumumdan ve deftere yazdığım betimlemelerden çıktı! … Hayvanlar benim gerçek durumumun bir parçasıydı.
Öykünün kendisindeki değişikliklere gelince, onun revizyonları o kadar açıktır ki neredeyse didaktik görünür. Dikkat dağıtıcı unsurları ve güvenlik imasını kaldırın, öykü iyileşir.
İki kedi ile iki köpeği ve ayrıca fareleri kesmemin nedeni muhtemelen bunların öykünün ürkütücülüğünü azalttığını, onu “evcilleştirdiğini” hissetmemdi ve farelerle ilgili kabul etme detayı şakacı ve dikkat dağıtıcıydı – öykünün asıl amacından uzaklaştırıyordu.
Davis’in yazım tekniği en minimal gerçekçiliğe odaklanır. 2013’te, kısa öykü de şiir de olmayan, ancak her iki türün güçlü yönlerini– dramatik anlatım ve dikkatli sözcük seçimi – birleştiren, tanımlanması zor kurgusuyla Man Booker Uluslararası Ödülü’nü kazandı.
“Kuşatılmış Bir Evde” üzerindeki revizyonları şöyle devam eder:
“sinmiştiler” ifadesinin eklenmesi açık bir drama katarken, sadece “mutfaktan” deseydim drama daha az olurdu, özellikle de mutfağın rahat çağrışımları olduğu için (tabii içinde sinmek zorunda kalıncaya kadar). “Duman”dan “yağmur”a değişiklik, duyulamayan bir şeyi duyulabilir bir şeyle değiştirir.
Davis’in “Kuşatılmış Bir Evde”si bana, Amerikalı sanatçı Edward Gorey tarafından yazılıp resimlenen, tanımlanması zor bir başka kitabı, The Doubtful Guest‘i hatırlattı. Guest, aynı bitmeyen kuşatma hissini taşır ve bunu “On yedi yıl önce geldi – ve bugüne kadar, gitmeye hiç niyeti olmadığını gösterdi” gibi kesin çizgilerle yakalar. Hem Gorey’in hem de Davis’in “Kuşatılmış Ev” öyküsündeki kuşatmayı yapan “şey” bilinmez, ki bu kuşkusuz onu daha da korkutucu yapar.
Davis öyküyü birkaç değişiklik ve son bir sözcük kontrolüyle güçlendirir.
Öyküyü “kuşatılmış bir evde” ifadesiyle bitirmek – özellikle de bu başlığı yankılıyorsa (başlık sonradan eklense bile) – oldukça anti-klimatik ve ilgisiz olan “başka birine ait bir evde”den daha güçlüdür; bu kafa karıştırıcıdır ve asıl noktanın yanında yeni bir bilgi ekler. Son değişiklik: Son versiyona gelindiğinde, “kuşatılmış”ın nasıl yazıldığını biliyordum.
Davis’in ilhamları ve etkileri hakkında daha fazlasını, yazarların yazma üzerine yazdıkları türündeki favori kitaplarımdan biri olan Essays‘ta okuyabilirsiniz. Duygu aktarmak için kaç sözcük gerekir? Bir öykü anlatmak için? Bir okuru korkutmak için? Davis’in kanıtladığı gibi, az sayıda, yeter ki en iyi açıklayan sözcükler olsunlar.
Ellen Vrana
https://theexaminedlife.org/Perfection-of-a-Short-Short-Story

Fusun Esen için bir cevap yazın Cevabı iptal et